Turistlerin bir ülkede yaptıkları harcamalar, sektördeki ücretleri ve diğer ekonomik alanlardaki gelirleri oluşturmaktadır. Turizm sektörü, birçok faaliyet kollarıyla yakın ilişkili olduğu için, turizm gelirleri diğer birçok mal ve hizmetin ihracatından daha çok olumlu sonuçlar yaratmaktadır. Örneğin, turizm, otellerde, lokantalarda, kahvehanelerde seyahat acentalarınde, ulaştırma alnında, şenliklerde,dinlendirici spor ve faaliyetlerde, özel veya kamu satış yerlerinde, kısacası turistlerin para harcadığı her yerde çalışan kişilere belirli gelirler sağlamaktadır.
Türkiye’de turizm sektörü alanında, planlı döneme kadar, belli bir turizm politikası ortaya konmamıştır. Bazı kurum ve kuruluşlar kendi imkan ve amaçları çerçevesinde yürütmeye çalışmışlardır. Planlı dönemden sonra ise bu amaçla kurulan Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Otelciler Birliği, Turizm Geliştirme Vakfı (TUGEV), Türk Tanıtım Vakfı (TÜTAV), gibi kuruluşlar önemli görevler üstlenmişlerdir. 90’lı yıllarda, elde edilen turizm gelirleri ise istenilen hedefe gittikçe yaklaşmaktadır
16 Mayıs 2011 Pazartesi
Tarihi Eserlerin Değerlendirilmesi
Anadolu Yarımadası Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumundadır. Bu konumu nedeniyle tarih boyunca birçok göç dalgası Anadolu’dan akıp gitmiş, göç eden kavimlerden bir bölümü bu topraklardan yerleşerek zengin bir kültür birikimi bırakmıştır. Bu kavimlerin sayesinde Anadolu uygarlıkların beşiği haline gelmiştir. Anadolu’da bilinen ilk uygarlığın yaratıcısı Hititler’dir. Onları Urartular, İyonyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler takip etmiştir. Bugün açık hava müzeleri diye adlandırdığımız bölgeler bu uygarlıklar zamanından günümüze kadar gelen şehir kalıntılarıdır. Bu uygarlıklardan sonra Anadolu’yu egemenliği altında bulunduran Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Devleti’nin, Anadolu Türk Beylikleri’nin ve Osmanlı Devleti’nin zamanlarında burası oldukça zenginleşmiş ve dünyanın sayılı yerlerinden biri olmuştur.
Turistik açıdan önemli kültür ve sanat varlıkları kapsamında, eski mimari şekil ve özelliğini koruyan sanat şehirleri, tarihsel ören yerleri ve eserler, anıtlar, müzeler bulunmaktadır. Arkeolojik kazılardan elde edilen yapıtların korunup sergilenmesi amacıyla yurdun bir çok köşesinde çeşitli müzeler bulunmaktadır.
Turistik açıdan önemli kültür ve sanat varlıkları kapsamında, eski mimari şekil ve özelliğini koruyan sanat şehirleri, tarihsel ören yerleri ve eserler, anıtlar, müzeler bulunmaktadır. Arkeolojik kazılardan elde edilen yapıtların korunup sergilenmesi amacıyla yurdun bir çok köşesinde çeşitli müzeler bulunmaktadır.
Doğal Güzelliklerin Değerlendirilmesi
Türkiye’nin coğrafi ve jeolojik özellikler taşıyan tabiî varlıkları, turizm açısından çok çeşitli çekiciliklere sahiptir.
Ülkemizdeki belli başlı tabiî harikalar arasında Nevşehir’deki Ürgüp Peri Bacalarını ve Göreme’deki açık hava müzesi içinde yer alan kaya kiliselerini, Ihlara Vadisini, Pamukkale, Hierapolis harabelerinin yanında bulunan kalker traveltenleri, Antalya, Düden, Erzurum, Tortum ve Manavgat Şelalelerini, Manyas-Kuş Cennetini, Bolu-Yedi Gölleri, Kuşadası-Dilek Millî Park’ı sayabiliriz.
Ülkemizin sahip olduğu çeşitli iklim türleri ve bunun sağladığı olanaklar, ülkemiz turizmi açısından eşsiz bir tabiî bir zenginlik oluşturur.
Akdeniz, Ege, Marmara denizi kıyıları sahip olduğu iklim tipiyle , güneş ve deniz banyosu kürlerine, yaz sporlarına; Uludağ, Erciyes gibi turizm merkezleri ise, kış sporlarına uygun olanaklar sağlayan yerlerdir.
Ülkemizde aynı anda dört mevsim birden yaşamak ve her mevsimin güzelliklerini ayrı ayrı görmek mümkündür. Yazın karlı tepelere sahip dağlarıyla, ormanlarıyla, gölleriyle ırmakları ve üç tarafı çevrili denizleriyle ülkemiz, aynı anda hem kış, hemde yaz sporlarının yapılabilmesine olanak sağlayabilen zenginliklere sahiptir.
Her ülkeye nasip olmayan bu iklim türleri, ülkemizi turistlik açıdan önemli ve çekici bir konuma getirmektedir. Dış ülkelerden gelen turistler için ülkemiz, nisan ayından kasım ayına kadar devam eden güneş ve deniz mevsimine sahiptir.
Şifalı sular ve kaplıcalar, turistleri özellikle sağlık amacıyla çeken, tabiî çekicilikler arasındadır. İnsanlar, eski çağlardan beri hastalıklarına şifa bulmak amacıyla bu tür tabiî kaynakların bulundukları yerlere seyahat etmişlerdir.
Bu kaynaklarda kurulan çeşitli termal tesisler sayesinde, doğadan tıp alanında yararlanılmakta, aynı zamanda sağlık turizmi açısından da ekonomik kazanç sağlanmaktadır.
Ülkemiz kaplıca ve şifalı sular açısından son derece önemli kaynaklara sahiptir. Türkiye’nin coğrafik şekli ve jeolojik yapısı uygun iklimiyle birleşerek, termal kaynaklar açısında zengin bir potansiyel ortaya çıkarmıştır. Ülkemizde termal kaynak sayısı 2000’i aşmaktadır. Ancak bu kaynaklardan turizm açısından yeteri kadar yararlanıldığı söylenemez.
Ülkemizdeki belli başlı tabiî harikalar arasında Nevşehir’deki Ürgüp Peri Bacalarını ve Göreme’deki açık hava müzesi içinde yer alan kaya kiliselerini, Ihlara Vadisini, Pamukkale, Hierapolis harabelerinin yanında bulunan kalker traveltenleri, Antalya, Düden, Erzurum, Tortum ve Manavgat Şelalelerini, Manyas-Kuş Cennetini, Bolu-Yedi Gölleri, Kuşadası-Dilek Millî Park’ı sayabiliriz.
Ülkemizin sahip olduğu çeşitli iklim türleri ve bunun sağladığı olanaklar, ülkemiz turizmi açısından eşsiz bir tabiî bir zenginlik oluşturur.
Akdeniz, Ege, Marmara denizi kıyıları sahip olduğu iklim tipiyle , güneş ve deniz banyosu kürlerine, yaz sporlarına; Uludağ, Erciyes gibi turizm merkezleri ise, kış sporlarına uygun olanaklar sağlayan yerlerdir.
Ülkemizde aynı anda dört mevsim birden yaşamak ve her mevsimin güzelliklerini ayrı ayrı görmek mümkündür. Yazın karlı tepelere sahip dağlarıyla, ormanlarıyla, gölleriyle ırmakları ve üç tarafı çevrili denizleriyle ülkemiz, aynı anda hem kış, hemde yaz sporlarının yapılabilmesine olanak sağlayabilen zenginliklere sahiptir.
Her ülkeye nasip olmayan bu iklim türleri, ülkemizi turistlik açıdan önemli ve çekici bir konuma getirmektedir. Dış ülkelerden gelen turistler için ülkemiz, nisan ayından kasım ayına kadar devam eden güneş ve deniz mevsimine sahiptir.
Şifalı sular ve kaplıcalar, turistleri özellikle sağlık amacıyla çeken, tabiî çekicilikler arasındadır. İnsanlar, eski çağlardan beri hastalıklarına şifa bulmak amacıyla bu tür tabiî kaynakların bulundukları yerlere seyahat etmişlerdir.
Bu kaynaklarda kurulan çeşitli termal tesisler sayesinde, doğadan tıp alanında yararlanılmakta, aynı zamanda sağlık turizmi açısından da ekonomik kazanç sağlanmaktadır.
Ülkemiz kaplıca ve şifalı sular açısından son derece önemli kaynaklara sahiptir. Türkiye’nin coğrafik şekli ve jeolojik yapısı uygun iklimiyle birleşerek, termal kaynaklar açısında zengin bir potansiyel ortaya çıkarmıştır. Ülkemizde termal kaynak sayısı 2000’i aşmaktadır. Ancak bu kaynaklardan turizm açısından yeteri kadar yararlanıldığı söylenemez.
İnsanları turistik hareketlere ve faaliyetlere yönelten iç ve dış faktörler
İnsanları turistik hareketlere ve faaliyetlere yönelten faktörler çok çeşitlilik göstermektedir. Özellikle günümüz turizm hareketlerinde bu çeşitliliği oluşturan sebeplerin sayısı çok fazladır.
İç faktörler: Turizm olayının özünde bulunan, insanları seyahat ve konaklamaya yönelten temel dürtüler olarak tanımlanabilir. İnsanların gelir düzeyleri yükseldikçe ve sosyal devlet ilkeleri doğrultusunda ilerleme sağlandıkça, turizmin temelinde bulunan yer değiştirmeler, turizm ihtiyacını karşılamaya yönelik iç faktörler niteliğini kazanmaktadır. Bu faktörlerin başlıcaları şunlardır:
İş: Dünyada ekonomik ilişkilerin yoğunlaşarak gelişmesi milyonlarca insanın iş amacıyla seyahat etmesine sebep olmuştur. Örneğin, meslek alanındaki yeni gelişmeleri izlemek veya bir işi Merak: Turizm hareketlerini diğer yer değiştirmeler ve hareketlerden ayıran temel niteliği, başka yerleri ve toplumları görmek merakıdır. Turistler bu nedenle ülkenin kendine has özelliklerini görebilecekleri bir deve kervanını, bir dağ köyünün evlerini, yaşam biçimini, insan ve doğa manzaralarının bulunduğu yerler gibi bölgelere giderler. Turistler bu nedenle ülkemizde en çok İstanbul, Bodrum, Efes Bergama, Didim, Göreme, Antalya, Pamukkale, Nemrut, gibi tabii ve tarihsel bakımdan zengin olan yerleri gezerler.
Din: Tanrıya ibadet ve inanç konusunda insanların yöneldikleri yola din denmektedir. İnsanlar daima inandığı dini liderinin doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yeleri görmek ister. Bu inançla kutsal yerleri, mâbetleri ziyaret etmeyi dini görev olarak kabul etmektedir. Müslümanların Mekke ve Medine’yi, Hıristiyanların Efes’teki Meryem Ana Evini ve Roma kentindeki Vatikan Sarayını ziyaret etmeleri gibi.
Kültür, Eğitim, Öğretim: Kültür ve eğitim, insanları turistik harekete yönelten faktörlerin başında gelmektedir. Bazı ülkeler, kültür ve eğitim turizminden büyük döviz kazancı sağlamaktadır. Örneğin; Paris kenti sanat ve kültür dünyasındaki yeri ile turistik ziyaretlerin merkezi olmuştur. Londra, ünlü üniversiteleri, çeşitli eğitim kurumları, yaz okulları ve araştırma enstitüleri ile dünyanın pek çok ülkesinden her yıl öğrenim içi binlerce öğrenciyi çekmektedir.
Dinlenme ve Eğlenme: Gezerek eğlenmek ve dinlenmek çok eski bir kültür kalıbıdır. Çağdaş toplumsal ve kültürel koşullar, gezerek eğlenme ve dinlenme anlayışını daha da yaygınlaştırmıştır. Turizm faaliyeti bunun bir görünümüdür.
Spor: Spor turizmi her geçen gün büyük bir önem kazanmaktadır. Olimpiyatlar, uluslar arası sportif karşılaşmalar, binlerce insanın seyahat etmesine sebep olmaktadır.
Tedavi (Sağlık): Turizm önemli faktörlerinden biri tedavi ve sağlıktır. Kaplıcalar, içme suları, şifalı sular çamur banyoları
Diğerleri: Snobizm (başkalarına özenme), dost ve akraba ziyareti, toplantılara katılma.
Dış faktörler: Günümüzde gelişmiş tanıtma araçları ve teknikleri sayesinde, ülkeler kendi turistik potansiyelini tüm dünyaya tanıtmakta ve turizm hareketlerini geliştirmektedirler. Yoğun tanıtma, reklam, pazarlama ve halkla ilişkiler çalışmaları sayesinde turizm hızla gelişmekte, her yıl sayısı giderek artan sayıdaki insan, ulusal ve uluslar arası turizm hareketlerine katılmaktadır. Yeni turizm bölgelerinin turizme açılması ile de turizmin boyutları büyümektedir.
İç faktörler: Turizm olayının özünde bulunan, insanları seyahat ve konaklamaya yönelten temel dürtüler olarak tanımlanabilir. İnsanların gelir düzeyleri yükseldikçe ve sosyal devlet ilkeleri doğrultusunda ilerleme sağlandıkça, turizmin temelinde bulunan yer değiştirmeler, turizm ihtiyacını karşılamaya yönelik iç faktörler niteliğini kazanmaktadır. Bu faktörlerin başlıcaları şunlardır:
İş: Dünyada ekonomik ilişkilerin yoğunlaşarak gelişmesi milyonlarca insanın iş amacıyla seyahat etmesine sebep olmuştur. Örneğin, meslek alanındaki yeni gelişmeleri izlemek veya bir işi Merak: Turizm hareketlerini diğer yer değiştirmeler ve hareketlerden ayıran temel niteliği, başka yerleri ve toplumları görmek merakıdır. Turistler bu nedenle ülkenin kendine has özelliklerini görebilecekleri bir deve kervanını, bir dağ köyünün evlerini, yaşam biçimini, insan ve doğa manzaralarının bulunduğu yerler gibi bölgelere giderler. Turistler bu nedenle ülkemizde en çok İstanbul, Bodrum, Efes Bergama, Didim, Göreme, Antalya, Pamukkale, Nemrut, gibi tabii ve tarihsel bakımdan zengin olan yerleri gezerler.
Din: Tanrıya ibadet ve inanç konusunda insanların yöneldikleri yola din denmektedir. İnsanlar daima inandığı dini liderinin doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yeleri görmek ister. Bu inançla kutsal yerleri, mâbetleri ziyaret etmeyi dini görev olarak kabul etmektedir. Müslümanların Mekke ve Medine’yi, Hıristiyanların Efes’teki Meryem Ana Evini ve Roma kentindeki Vatikan Sarayını ziyaret etmeleri gibi.
Kültür, Eğitim, Öğretim: Kültür ve eğitim, insanları turistik harekete yönelten faktörlerin başında gelmektedir. Bazı ülkeler, kültür ve eğitim turizminden büyük döviz kazancı sağlamaktadır. Örneğin; Paris kenti sanat ve kültür dünyasındaki yeri ile turistik ziyaretlerin merkezi olmuştur. Londra, ünlü üniversiteleri, çeşitli eğitim kurumları, yaz okulları ve araştırma enstitüleri ile dünyanın pek çok ülkesinden her yıl öğrenim içi binlerce öğrenciyi çekmektedir.
Dinlenme ve Eğlenme: Gezerek eğlenmek ve dinlenmek çok eski bir kültür kalıbıdır. Çağdaş toplumsal ve kültürel koşullar, gezerek eğlenme ve dinlenme anlayışını daha da yaygınlaştırmıştır. Turizm faaliyeti bunun bir görünümüdür.
Spor: Spor turizmi her geçen gün büyük bir önem kazanmaktadır. Olimpiyatlar, uluslar arası sportif karşılaşmalar, binlerce insanın seyahat etmesine sebep olmaktadır.
Tedavi (Sağlık): Turizm önemli faktörlerinden biri tedavi ve sağlıktır. Kaplıcalar, içme suları, şifalı sular çamur banyoları
Diğerleri: Snobizm (başkalarına özenme), dost ve akraba ziyareti, toplantılara katılma.
Dış faktörler: Günümüzde gelişmiş tanıtma araçları ve teknikleri sayesinde, ülkeler kendi turistik potansiyelini tüm dünyaya tanıtmakta ve turizm hareketlerini geliştirmektedirler. Yoğun tanıtma, reklam, pazarlama ve halkla ilişkiler çalışmaları sayesinde turizm hızla gelişmekte, her yıl sayısı giderek artan sayıdaki insan, ulusal ve uluslar arası turizm hareketlerine katılmaktadır. Yeni turizm bölgelerinin turizme açılması ile de turizmin boyutları büyümektedir.
Türkiye, dünya turizminde kaçıncı sırada?
Türkiye turizm alanında son on yıl içinde inanılmaz bir gelişim gösterdi. Türkiye’nin dünya turizmindeki yeri 8 yılda 10 basamak ilerledi.
Türkiye, 1980’lerde başladığı turizmi geliştirme çalışmaları sonucunda dünyada söz sahibi ülkeler arasına girmeyi başardı. Özellikle son on yılda yaptığı atılımla turizm alanındaki ilk on ülkeden biri oldu.
2002’de dünya turizminde turist sayısı bakımından 17. sırada olan Türkiye, 2009’da 7. sıraya kadar yükseldi. 2002’de Türkiye’ye tüm dünyadan gelen turist sayısı 13,2 milyon iken bu rakam 2010’da yüzde 116,7 artışla 28.6 milyona ulaştı.
Türkiye turizm geliri anlamında da dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmeyi başardı. 2002’de turizm geliri anlamında 12. sırada olan Türkiye, dünyada yaşanan ekonomik krize rağmen 2009’da 9. sıraya kadar yükseldi. 2002’de 11,9 milyar dolar olan turizm geliri, 2010’da yüzde 76,5 artışla 20,8 milyar dolara ulaştı.
Türkiye, 1980’lerde başladığı turizmi geliştirme çalışmaları sonucunda dünyada söz sahibi ülkeler arasına girmeyi başardı. Özellikle son on yılda yaptığı atılımla turizm alanındaki ilk on ülkeden biri oldu.
2002’de dünya turizminde turist sayısı bakımından 17. sırada olan Türkiye, 2009’da 7. sıraya kadar yükseldi. 2002’de Türkiye’ye tüm dünyadan gelen turist sayısı 13,2 milyon iken bu rakam 2010’da yüzde 116,7 artışla 28.6 milyona ulaştı.
Türkiye turizm geliri anlamında da dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmeyi başardı. 2002’de turizm geliri anlamında 12. sırada olan Türkiye, dünyada yaşanan ekonomik krize rağmen 2009’da 9. sıraya kadar yükseldi. 2002’de 11,9 milyar dolar olan turizm geliri, 2010’da yüzde 76,5 artışla 20,8 milyar dolara ulaştı.
Pamukkale
Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik dönemlerden beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra 320m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmekte ve ortalama 240-300m. yol kat etmektedir.
Kaynaktan çıkan 35.6 Co sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak,kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır.Çökelti ilk etapta jel halindedir.Reaksiyon kimyasal olarak; Ca(HCO3)+O2 à CaCO+CO2+CO+H2O şeklindedir. Katkat havuzcuklarında ve katkat şeddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir.
Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katkatlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşak haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, süre etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir.
Yerinde yapılan analizlerde, kaynak başındaki suyun karbondioksit miktarı ortalama 725mg/1 iken, suyun travertenleri terk ettiğinde bu miktar 145mg/1'e düşmektedir. Keza kalsiyum bikarbonat da benzer şekilde 1200 mg/1'den 400 mg/1'e düşmektedir. Keza Ca 576/8mg/1'e düşmektedir. Bu analiz sonucuna göre, 1lt. sudan traverten üzerine 499.9mg. CaCO 3 çökelmektedir. Bu miktar 1 1/sn. su için günde 43191g. Çökelme demektir. Ortalama yoğunluğu 1.48g/cm 3 alan kaplar. Suyun ortalama debisi 466.21/sn. olduğuna göre 13584m 2 alan beyazlatılabilecektir. Pratikte bu şartları yerine getirmek güçtür. Ancak bu teorik yaklaşıma göre yılda 1mm. kalınlığında 4.9km 2 alan beyazlatılabilir.
Kaynaktan çıkan 35.6 Co sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak,kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır.Çökelti ilk etapta jel halindedir.Reaksiyon kimyasal olarak; Ca(HCO3)+O2 à CaCO+CO2+CO+H2O şeklindedir. Katkat havuzcuklarında ve katkat şeddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir.
Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katkatlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşak haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, süre etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir.
Yerinde yapılan analizlerde, kaynak başındaki suyun karbondioksit miktarı ortalama 725mg/1 iken, suyun travertenleri terk ettiğinde bu miktar 145mg/1'e düşmektedir. Keza kalsiyum bikarbonat da benzer şekilde 1200 mg/1'den 400 mg/1'e düşmektedir. Keza Ca 576/8mg/1'e düşmektedir. Bu analiz sonucuna göre, 1lt. sudan traverten üzerine 499.9mg. CaCO 3 çökelmektedir. Bu miktar 1 1/sn. su için günde 43191g. Çökelme demektir. Ortalama yoğunluğu 1.48g/cm 3 alan kaplar. Suyun ortalama debisi 466.21/sn. olduğuna göre 13584m 2 alan beyazlatılabilecektir. Pratikte bu şartları yerine getirmek güçtür. Ancak bu teorik yaklaşıma göre yılda 1mm. kalınlığında 4.9km 2 alan beyazlatılabilir.
Erciyes
Orta Anadolu'nun en yüksek doruğu olan Erciyes Dağı (3916 m.) Kayseri ilinin 25 km. güneyinde yükselir. Sönmüş bir volkan olan dağın yüksek kısımları yılın her mevsiminde kalıcı karlarla örtülüdür. Dağın kuzeyinde ise bir km. uzunlukta bir dağ buzulu mevcuttur. Kayak Merkezi Dağın kuzey yamaçlarında yeralan Tekir Yaylası üzerindedir. Erciyes, Kayak Merkezi olmanın dışında, dağcılık sporu açısından ülkenin önemli dağlarından biridir.
Ulaşım
Kayak tesislerine en yakın havaalanından (Kayseri-Erkilet) otobüsle 40 dakika, kent merkezinden 30 dakikada ulaşılmaktadır. Kayseri şehir merkezinden kayak tesislerine ulaşım özel araçlarla mümkündür. Ayrıca bir çok otel müşteriler için servis organize etmektedir.Coğrafya
Erciyes Dağınının doğu ve kuzey yamaçlarında yeralan kayak alanları 2200 -3100 metre yükseklikleri arasındadır. Kayak için en uygun zaman 20 Kasım-20 Nisan tarihleri arasıdır. Normal kış koşullarında kar kalınlığı 2 metre dolayında bulunmaktadır. Genellikle toz kar niteliğindedir. Yaz Kayağı, Tur Kayağı ve Helikopterli Kayak yapılması mümkündür. Yörede karasal iklim hüküm sürmektedir. Hakim rüzgar yönü güney ve batı yönlerindedir.Konaklama ve Diğer Hizmetler
Dört devlet konuk evi, bir otel bulunmaktadır. Konaklama yerlerinde lokanta, bar, yüzme havuzu, kayak hocası ile malzeme kiralama hizmetleri mevcuttur. Ayrıca büyük bir kafeterya ve sağlık ocağı bulunmaktadır.Mekanik Tesisler ve Pistler
Kayak merkezinde toplam 1905 kişi/saat 2 adet teleski ve 1 adet telesiyej olmak üzere 3 adet mekanik tesis mevcuttur.Nemrut
Doğu ve Batı Medeniyetlerinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut, Yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır.Nemrut Dağı, üzerinde barındırdığı dev heykellerin ve anıt mezarın yanı sıra, dünyanın en muhteşem gündoğumu ve gün batışının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Her yıl binlerce insan gündoğumu ve gün batışını seyretmek için Nemrut Dağına gelmektedir.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilen Nemrut Dağı, çevresindeki Kommagene Uygarlığı eserleri ile birlikte ülkenin önemli Milli Parklarından biridir. Nemrut Dağındaki dev heykeller ve tümülüs, Arsameia (Eski Kale), Yeni Kale, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü Milli Park sınırları içerisinde yer alıyor.
Tarihçe
İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için Kommagene Uygarlığı'nın keşfine gitmek gerekir.
Nemrut Dağı'nın Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır. Uzun çalışmalar sonunda Grekçe yazılı kitabeyi çözen Punchstein, bu eserlerin Kommagene Uygarlığı'na ait olduğunu ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırıldığını keşfeder. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve Antiochos'un yasalarını içermektedir.
Kommagene Uygarlığının ortaya çıkmasını sağlayan kazılar, Nemrut Dağı'ndan başka Arsameia, Samsat ve Fırat Havzasında gerçekleştirilmiştir. Bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkartılan taşınabilir eserler müzelerde, geri kalanları da Milli Park Alanı içerisinde korumaya alınmıştır.
Kommagene Krallığı
Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.
Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından "Krallar Kralı olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithradates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.
İklim
Kahta ilçe sınırlarındaki Nemrut Dağında karasal iklim özellikleri görülmektedir. İlçe sınırlarındaki Atatürk Baraj gölü nedeniyle, iklim yapısı önemli bir ölçüde değişikliğe uğrayarak Akdeniz iklimi ile benzerlik göstermeye başlamıştır. Ancak yaz ortasında bile, Nemrut Dağında gün doğumu oldukça soğuk olur.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilen Nemrut Dağı, çevresindeki Kommagene Uygarlığı eserleri ile birlikte ülkenin önemli Milli Parklarından biridir. Nemrut Dağındaki dev heykeller ve tümülüs, Arsameia (Eski Kale), Yeni Kale, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü Milli Park sınırları içerisinde yer alıyor.
Tarihçe
İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için Kommagene Uygarlığı'nın keşfine gitmek gerekir.
Nemrut Dağı'nın Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır. Uzun çalışmalar sonunda Grekçe yazılı kitabeyi çözen Punchstein, bu eserlerin Kommagene Uygarlığı'na ait olduğunu ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırıldığını keşfeder. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve Antiochos'un yasalarını içermektedir.
Kommagene Uygarlığının ortaya çıkmasını sağlayan kazılar, Nemrut Dağı'ndan başka Arsameia, Samsat ve Fırat Havzasında gerçekleştirilmiştir. Bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkartılan taşınabilir eserler müzelerde, geri kalanları da Milli Park Alanı içerisinde korumaya alınmıştır.
Kommagene Krallığı
Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.
Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından "Krallar Kralı olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithradates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.
İklim
Kahta ilçe sınırlarındaki Nemrut Dağında karasal iklim özellikleri görülmektedir. İlçe sınırlarındaki Atatürk Baraj gölü nedeniyle, iklim yapısı önemli bir ölçüde değişikliğe uğrayarak Akdeniz iklimi ile benzerlik göstermeye başlamıştır. Ancak yaz ortasında bile, Nemrut Dağında gün doğumu oldukça soğuk olur.
Kapadokya
Kapadokya Hakkında Bilgiler
Kapadokya Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ- Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.Kayalara oyulmuş geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya’yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı.Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor. Kapadokya görülmeye değer korunmaya alınmıştır.
Kapadokya farklılıklar keşfetmek isteyenler için bir yeryüzü cennetidir. Peri bacaları ile süslenen vadiler içinde gezintiler yaparken daha önce hiç gidilmemiş yerler keşfedebilir veya fotoğrafçılığa meraklı iseniz daha önce hiç çekilmemiş kareler çekebilirsiniz. Geziler süresince merak duygusu giderek öyle bir seviyeye gelir ki Kapadokya gezisi basit bir gezinti havasından çıkıp bir serüvene dönüşür.
Kapadokya Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ- Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.Kayalara oyulmuş geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya’yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı.Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor. Kapadokya görülmeye değer korunmaya alınmıştır.
Kapadokya farklılıklar keşfetmek isteyenler için bir yeryüzü cennetidir. Peri bacaları ile süslenen vadiler içinde gezintiler yaparken daha önce hiç gidilmemiş yerler keşfedebilir veya fotoğrafçılığa meraklı iseniz daha önce hiç çekilmemiş kareler çekebilirsiniz. Geziler süresince merak duygusu giderek öyle bir seviyeye gelir ki Kapadokya gezisi basit bir gezinti havasından çıkıp bir serüvene dönüşür.
Turizmin Türkiye Ekonomisindeki Yeri
Turizm gelirlerinin ülke ekonomisine katkısı özellikle dış ticaret gelirleri açısından büyük önem taşır.
İspanya, İtalya gibi birçok ülke dış ticaret açığının kapanmasında turizm gelirlerinden yararlanmaktadır. Türkiye’ye son yıllarda gelen turist sayısının artmasına bağlı olarak turizm gelirinin ekonomiye katkısı artmıştır. Dış ticaret gelirlerimizin yaklaşık % 15-20’si turizmden sağlanmaktadır.
Türk Turizminde Yeni Anlayış
Türkiye'nin dünya ekonomisiyle bütünleşme yolunda son yıllarda en başarılı olduğu sektör turizmdir. Bu başarıyı dikkate alan Türkiye, sahip olduğu bu potansiyeli iyi değerlendirerek, uluslararası turizm gelirinden daha fazla pay alma yolunda turizm politikalarını yeni bir anlayışla gözden geçirmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, turizm endüstrisini etkileyen tüm faktörleri dikkate alarak yeni pazarlama stratejilerini harekete geçirmiştir.
Dört mevsimin birarada yaşandığı Türkiye, dünyanın ender turizm cennetlerinden biridir.
Bu stratejilerin en can alıcı ayağı olan tanıtımda da ciddi atağa geçmiş ve tanıtım kampanyalarını farklı coğrafyalardaki 40 ülkede 23 yurtdışı büro aracılığı ile yoğun olarak başlatmıştır. Kampanyalardaki yaklaşımın temelinde "farklılıkların kucaklaşması" teması vurgulanmaktadır. Bu vurgunun yakalanmasında Türkiye'yi rakiplerinden ayıran en önemli özellikler dikkate alınmıştır. Bunların başında Türkiye'nin Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki köprü konumundan kaynaklanan doğa, tarih ve kültür zenginliği ile çeşitliliği gelmektedir.
Birarada yaşatılan bu farklılıkların zenginliği, Türkiye'nin her köşesine doğal, kültürel, sanatsal, estetik ve folklorik çeşitlilik olarak yansımaktadır. Bu gizemli ve baş döndürücü karmaşa, bu çok sesli ve çok renkli kültür bir karşıtlık değil, bir kucaklaşma kültürüdür.
Turizmin çeşitlendirilmesi kapsamında ayrıca yat, golf, termal ve sağlık, kış ve dağ sporları, yayla, mağara, doğa yürüyüşü (treking), akarsu sporları (rafting), sportif olta balıkçılığı ve avcılık, kuş gözlemciliği gibi pek çok turizm alanına ilişkin projelerle de etkin faaliyetlerde bulunulmaktadır.
Türk Mutfağı. Gastronomi uzmanlarına göre dünyanın en zengin mutfakları; Türk, Fransız ve Çin mutfaklarıdır. Yiyecek ve içecek maddesi kaynaklarının bolluğu ve çeşitliliği, ülke turizminin ayrılmaz bir parçası olarak görülen Türk mutfağının zenginliğinin başlıca sebeplerinden biridir. Aynı zamanda tarih boyunca çok çeşitli milletlerle içiçe yaşamış, yiyecek ve içecek kültürü alışverişinde bulunmuş olması da ülke mutfağını zenginleştiren bir başka etkendir. Türkiye'nin çeşitli yörelerinde yüzlerce çeşit yemek yapılmakta, tüm bölgelerde ve illerde beslenme kültürü ile yemek çeşidi ve pişirme teknikleri de büyük farklılıklar göstermektedir. Her yörenin kendine özgü tanınmış kebaplarının yanı sıra, hamur işleri ve sulu yemekleri de çok yaygındır.
Güney Ege İzmir, Çeşme, Ayvalık, Kuşadası, Bodrum, Datça, Bozburun, Marmaris, Göcek, Fethiye, özellikle Akdeniz sahillerimiz Kalkan, Kaş, Finike, Kemer ve Antalya, Mersin doğa harikası kıyılarımızdır.
Dört mevsimin birarada yaşandığı Türkiye, dünyanın ender turizm cennetlerinden biridir.
Bu stratejilerin en can alıcı ayağı olan tanıtımda da ciddi atağa geçmiş ve tanıtım kampanyalarını farklı coğrafyalardaki 40 ülkede 23 yurtdışı büro aracılığı ile yoğun olarak başlatmıştır. Kampanyalardaki yaklaşımın temelinde "farklılıkların kucaklaşması" teması vurgulanmaktadır. Bu vurgunun yakalanmasında Türkiye'yi rakiplerinden ayıran en önemli özellikler dikkate alınmıştır. Bunların başında Türkiye'nin Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki köprü konumundan kaynaklanan doğa, tarih ve kültür zenginliği ile çeşitliliği gelmektedir.
Birarada yaşatılan bu farklılıkların zenginliği, Türkiye'nin her köşesine doğal, kültürel, sanatsal, estetik ve folklorik çeşitlilik olarak yansımaktadır. Bu gizemli ve baş döndürücü karmaşa, bu çok sesli ve çok renkli kültür bir karşıtlık değil, bir kucaklaşma kültürüdür.
Turizmin çeşitlendirilmesi kapsamında ayrıca yat, golf, termal ve sağlık, kış ve dağ sporları, yayla, mağara, doğa yürüyüşü (treking), akarsu sporları (rafting), sportif olta balıkçılığı ve avcılık, kuş gözlemciliği gibi pek çok turizm alanına ilişkin projelerle de etkin faaliyetlerde bulunulmaktadır.
Türk Mutfağı. Gastronomi uzmanlarına göre dünyanın en zengin mutfakları; Türk, Fransız ve Çin mutfaklarıdır. Yiyecek ve içecek maddesi kaynaklarının bolluğu ve çeşitliliği, ülke turizminin ayrılmaz bir parçası olarak görülen Türk mutfağının zenginliğinin başlıca sebeplerinden biridir. Aynı zamanda tarih boyunca çok çeşitli milletlerle içiçe yaşamış, yiyecek ve içecek kültürü alışverişinde bulunmuş olması da ülke mutfağını zenginleştiren bir başka etkendir. Türkiye'nin çeşitli yörelerinde yüzlerce çeşit yemek yapılmakta, tüm bölgelerde ve illerde beslenme kültürü ile yemek çeşidi ve pişirme teknikleri de büyük farklılıklar göstermektedir. Her yörenin kendine özgü tanınmış kebaplarının yanı sıra, hamur işleri ve sulu yemekleri de çok yaygındır.
Güney Ege İzmir, Çeşme, Ayvalık, Kuşadası, Bodrum, Datça, Bozburun, Marmaris, Göcek, Fethiye, özellikle Akdeniz sahillerimiz Kalkan, Kaş, Finike, Kemer ve Antalya, Mersin doğa harikası kıyılarımızdır.
2005-2010 Yılları Arasında Her Sene Ülkemize Gelen Turist Sayısı
2004 : 17 milyon 202 bin 541 kişi
2005 : 20 milyon 259 bin 236 kişiye ulaştı
2006 : 19 milyon 275,1 bin kişi
2007 : 23 milyon 214,9 bin kişi
2008 : 25 milyon 245 bine
2009 : 18 milyon 694 bin 28
2005 : 20 milyon 259 bin 236 kişiye ulaştı
2006 : 19 milyon 275,1 bin kişi
2007 : 23 milyon 214,9 bin kişi
2008 : 25 milyon 245 bine
2009 : 18 milyon 694 bin 28
Ülkemizin Turistik Yerleri
1.Pamukkale/Denizli
2.Kaçkar Dağları
3.Bozcaada /Çanakkale
4.Tuzgölü/Ankara Şereflikoçhisar
5.Selimiye Camii /Edirne
6.Bozcaada /Çanakkale
7.Yerebatan Sarnıcı /İstanbul
8.Aspendos/Antalya
9.Efes Antik Kenti/Selçuk İzmir
10.Assos Behramkale/Çanakkale
11.Taşköprü/Silifke
12.Ayetekla
13.Cennet Çöküğü
14.Cambazlı Klisesi
15.Tevekkül Ve Sultan Türbesi
16.Alaaddin Camii
17.Jüpiter Tapınağı
18.Göksu Deltası
19.Frederik Barbarossa Anıtı
20.Kipsirs Şehitliği
21.Kültür Evi
22.Tekir Ambarı
23.Uzun Çaburç(Diocaeserea)
24.Demirci Anıt Mezarı
25.Atatürkün Evi
26.Işık Kale
27.Kara Kabaklı
28.Tokmar Kalesi
29.Adam Kayaları
30.Silifke Kalesi
31.Galata Kulesi /İstanbul
32.Süleymaniye Camii/İstanbul
33.Meriç Köprüsü /Edirne
34.Kızkalesi/Mersin
35.Korikos Kalesi/Mersin
36.Ayaş/Mersin
37.Kanlı Divane/Mersin
38.Roma Yoku/Mersin
39.Dört Anıtlı Anıtmezar/Mersin
2.Kaçkar Dağları
3.Bozcaada /Çanakkale
4.Tuzgölü/Ankara Şereflikoçhisar
5.Selimiye Camii /Edirne
6.Bozcaada /Çanakkale
7.Yerebatan Sarnıcı /İstanbul
8.Aspendos/Antalya
9.Efes Antik Kenti/Selçuk İzmir
10.Assos Behramkale/Çanakkale
11.Taşköprü/Silifke
12.Ayetekla
13.Cennet Çöküğü
14.Cambazlı Klisesi
15.Tevekkül Ve Sultan Türbesi
16.Alaaddin Camii
17.Jüpiter Tapınağı
18.Göksu Deltası
19.Frederik Barbarossa Anıtı
20.Kipsirs Şehitliği
21.Kültür Evi
22.Tekir Ambarı
23.Uzun Çaburç(Diocaeserea)
24.Demirci Anıt Mezarı
25.Atatürkün Evi
26.Işık Kale
27.Kara Kabaklı
28.Tokmar Kalesi
29.Adam Kayaları
30.Silifke Kalesi
31.Galata Kulesi /İstanbul
32.Süleymaniye Camii/İstanbul
33.Meriç Köprüsü /Edirne
34.Kızkalesi/Mersin
35.Korikos Kalesi/Mersin
36.Ayaş/Mersin
37.Kanlı Divane/Mersin
38.Roma Yoku/Mersin
39.Dört Anıtlı Anıtmezar/Mersin
40.Kilise Burnu/Mersin
41.Çukurpınar Mağarası/Mersin
42.Alaköprü/Mersin
43.Mamure Kalesi/Mersin
44.Alahan Manastırı/Mersin
45.Cehennem Çukuru/Mersin
46.Cennet Obruğu/Mersin
47.Antik Basamaklar/Mersin
48.Astım Mağarası/Mersin
49.İzmir Saat Kulesi/İzmir
50.Nemrut Dağı/Adıyaman
51.Girlevik Şelalesi/Erzincan
52.Sümela Manastırı/Trabzon
53.Yedigöller Milli Parkı/Bolu
54.Göreme/Nevşehir
55.Dolmenler/Edirne
56.Ainos Antik Kenti/Edirne
57.Bergama-Pergemon Antik Kenti/İzmir
58.Midyat/Mardin
59.Bodrum Kalesi/Bodrum-Muğla
60.Abant
61.Ayancık Şelelesi/Sinop
62.Alanya Kalesi/Antalya
63.Damlataş Mağarası/Alanya
64.Düden Şelalesi /Antalya
65.Kurşunlu Şelalesi/Antalya
66.Alanya Kalesi/Alanya
67.Manavgat Yaylalar/Anyalya
68.Avanos/Nevşehir
69.Göreme/Nevşehir
70.Uçhisar/Nevşehir
71.Ortahisar/Nevşehir
72.Ürgüp/Nevşehir
73.Soğanlı Vadisi/Nevşehir
74.Ihlara Vadisi/Nevşehir
75.Gülşehir/Nevşehir
76.Samsat Höyük/Adıyaman
77.Besni Kalesi /Adıyaman
78.Pirin Kaya Mezarları/Adıyaman
79.Gerger Kalesi/Adıyaman
80.Cendere Köprüsü/Adıyaman
81.Dupnisa Mağarası/Kırklareli
82.Dolmenler/Kırklareli
83.Aşağıpınar Höyüğü/Kırklareli
84.Kanlıgeçit Höyüğü/Kırklareli
85.Vize Kalesi/Kırklareli
86.Kıyıköy Kalesi/Kırklareli
87.Aya Nikola Manastırı/Kırklareli
88.Tekirdağ Müzesi
89.Rokaczi Müzesi/Tekirdağ
90.Namık Kemal Evi/Tekirdağ
91.Gökçeada/Çanakkale
92.Gelibolu Yarımadası Milli Parkı/Çanakkale
93.Laodikeia/Çanakkale
94.Rumeli Hisarı /İstanbul
95.Yeşil Türbe/Bursa
96.Yeşil Cami/Bursa
97.Uşak Kanyonu
98.Melen Çayı
100.Giresun Kalesi
101.Trebolu Kalesi
102.Enez
103.Bozburun
104.Manyas
105.Kadifekale /İzmir
106.Agora /İzmir
107.Mevlana Müzesi/Konya
108.Uludağ//Bursa
41.Çukurpınar Mağarası/Mersin
42.Alaköprü/Mersin
43.Mamure Kalesi/Mersin
44.Alahan Manastırı/Mersin
45.Cehennem Çukuru/Mersin
46.Cennet Obruğu/Mersin
47.Antik Basamaklar/Mersin
48.Astım Mağarası/Mersin
49.İzmir Saat Kulesi/İzmir
50.Nemrut Dağı/Adıyaman
51.Girlevik Şelalesi/Erzincan
52.Sümela Manastırı/Trabzon
53.Yedigöller Milli Parkı/Bolu
54.Göreme/Nevşehir
55.Dolmenler/Edirne
56.Ainos Antik Kenti/Edirne
57.Bergama-Pergemon Antik Kenti/İzmir
58.Midyat/Mardin
59.Bodrum Kalesi/Bodrum-Muğla
60.Abant
61.Ayancık Şelelesi/Sinop
62.Alanya Kalesi/Antalya
63.Damlataş Mağarası/Alanya
64.Düden Şelalesi /Antalya
65.Kurşunlu Şelalesi/Antalya
66.Alanya Kalesi/Alanya
67.Manavgat Yaylalar/Anyalya
68.Avanos/Nevşehir
69.Göreme/Nevşehir
70.Uçhisar/Nevşehir
71.Ortahisar/Nevşehir
72.Ürgüp/Nevşehir
73.Soğanlı Vadisi/Nevşehir
74.Ihlara Vadisi/Nevşehir
75.Gülşehir/Nevşehir
76.Samsat Höyük/Adıyaman
77.Besni Kalesi /Adıyaman
78.Pirin Kaya Mezarları/Adıyaman
79.Gerger Kalesi/Adıyaman
80.Cendere Köprüsü/Adıyaman
81.Dupnisa Mağarası/Kırklareli
82.Dolmenler/Kırklareli
83.Aşağıpınar Höyüğü/Kırklareli
84.Kanlıgeçit Höyüğü/Kırklareli
85.Vize Kalesi/Kırklareli
86.Kıyıköy Kalesi/Kırklareli
87.Aya Nikola Manastırı/Kırklareli
88.Tekirdağ Müzesi
89.Rokaczi Müzesi/Tekirdağ
90.Namık Kemal Evi/Tekirdağ
91.Gökçeada/Çanakkale
92.Gelibolu Yarımadası Milli Parkı/Çanakkale
93.Laodikeia/Çanakkale
94.Rumeli Hisarı /İstanbul
95.Yeşil Türbe/Bursa
96.Yeşil Cami/Bursa
97.Uşak Kanyonu
98.Melen Çayı
100.Giresun Kalesi
101.Trebolu Kalesi
102.Enez
103.Bozburun
104.Manyas
105.Kadifekale /İzmir
106.Agora /İzmir
107.Mevlana Müzesi/Konya
108.Uludağ//Bursa
Yayla Turizmi
Yayla kelimesi, dağ tepelerindeki düzlüklere verilen isimden gelmektedir. En zengin yayla potansiyeline sahip olan doğu Karadeniz bölgesinin belirgin özelliği, hayvancılığa elverişli zengin bitki örtüsüne sahip olmasıdır. Yaylalar son yıllara kadar reaksiyonel ve turizm amaçlı kullanımından çok o yörede yaşayan halkın hayvanlarını kolaylıkla beslemek ve kışlık yakacak gereksinimlerini karşılamak amacıyla genellikle haziran ayı başında ağustos ayının sonuna kadar yaşadıkları yer olmuştur. Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan insanların şehrin gürültüsü ve kirliliğinden kaçıp, doğal güzelliklere sahip olan sessiz alanları tercih etmelerinin doğal bir sonucu olarak, özellikle kışı şeridindeki tatil yörelerinin sıcak ve nemli havasına karşılık yaylaların çok çeşitli bitki örtüsüne sahip olması, ormanları, krater gölleri ırmakları, dereleri, tarihsel, kültürel ve arkeolojik değerleri, doğa ve dağ yürüyüşleri, rafting, kış sporları, av ve spor, olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yayla şenlikleri ve el sanatları gibi değerleri taşıması nedeni ile bölgenin turizm merkezi olmasını sağlamaktadır. .
Yayla kelimesi, dağ tepelerindeki düzlüklere verilen isimden gelmektedir. En zengin yayla potansiyeline sahip olan doğu Karadeniz bölgesinin belirgin özelliği, hayvancılığa elverişli zengin bitki örtüsüne sahip olmasıdır. Yaylalar son yıllara kadar reaksiyonel ve turizm amaçlı kullanımından çok o yörede yaşayan halkın hayvanlarını kolaylıkla beslemek ve kışlık yakacak gereksinimlerini karşılamak amacıyla genellikle haziran ayı başında ağustos ayının sonuna kadar yaşadıkları yer olmuştur. Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan insanların şehrin gürültüsü ve kirliliğinden kaçıp, doğal güzelliklere sahip olan sessiz alanları tercih etmelerinin doğal bir sonucu olarak, özellikle kışı şeridindeki tatil yörelerinin sıcak ve nemli havasına karşılık yaylaların çok çeşitli bitki örtüsüne sahip olması, ormanları, krater gölleri ırmakları, dereleri, tarihsel, kültürel ve arkeolojik değerleri, doğa ve dağ yürüyüşleri, rafting, kış sporları, av ve spor, olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yayla şenlikleri ve el sanatları gibi değerleri taşıması nedeni ile bölgenin turizm merkezi olmasını sağlamaktadır. .
İnanç Turizmi
Kutsal yerlere yönelik turizm etkinlikleri “inanç turizmi” olarak tanımlanmaktadır. Değişen turist isteklerine bağlı olarak tüm dünyada gelişme gösteren inanç turizmi kapsamında mevcut kültür değerlerinin korunması, turizme kazandırılması ve tanıtılması hedeflenmektedir. Ulusal sınırları hesaba katmaksızın dünyada meydana gelen teknolojik değişiklikler insanları bir araya getirmektedir. Yazının icadından bu yana, belki de 9,000 veya 10.000 yıl önce, dünya üzerindeki bazı yerler, farklı kültür, uygarlık ve dinler arasında oluşan yakın ilişkilere sahne olmuştur. Gerek ilk çağ medeniyetlerinin Anadolu'da gelişmesi gerekse Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde havarilerin ortaçağda ise Musevilerin bulundukları ülkelerde karşılaştıkları ağır baskı ve yok etme politikaları sonucu, bu topraklara sığınmış olmaları Türklerin kendi dini olan İslamiyet'e ait eserlerin yanı sıra çok sayıda sinagog ve kilisenin Anadolu'da yer almasına neden olmuştur. Milletimizin İslami anlayış paralelinde derin saygı ve hoşgörü içerisinde günümüze kadar ulaşan bu eserler Türkiye'yi diğer ülkelerden daha avantajlı duruma getirmektedir.
İnsanların devamlı ikamet ettikleri, çalıştıkları ve her zamanki olağan ihtiyaçlarını karşıladıkları yerlerin dışına, dini inançlarını gerçekleştirmek inanç çekim merkezlerini görmek amacıyla yaptıkları turistik amaçlı gezilerin turizm olgusu içerisinde değerlendirilmesi İnanç Turizmi olarak tanımlanabilmektedir.
Kutsal yerlere yönelik turizm etkinlikleri “inanç turizmi” olarak tanımlanmaktadır. Değişen turist isteklerine bağlı olarak tüm dünyada gelişme gösteren inanç turizmi kapsamında mevcut kültür değerlerinin korunması, turizme kazandırılması ve tanıtılması hedeflenmektedir. Ulusal sınırları hesaba katmaksızın dünyada meydana gelen teknolojik değişiklikler insanları bir araya getirmektedir. Yazının icadından bu yana, belki de 9,000 veya 10.000 yıl önce, dünya üzerindeki bazı yerler, farklı kültür, uygarlık ve dinler arasında oluşan yakın ilişkilere sahne olmuştur. Gerek ilk çağ medeniyetlerinin Anadolu'da gelişmesi gerekse Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde havarilerin ortaçağda ise Musevilerin bulundukları ülkelerde karşılaştıkları ağır baskı ve yok etme politikaları sonucu, bu topraklara sığınmış olmaları Türklerin kendi dini olan İslamiyet'e ait eserlerin yanı sıra çok sayıda sinagog ve kilisenin Anadolu'da yer almasına neden olmuştur. Milletimizin İslami anlayış paralelinde derin saygı ve hoşgörü içerisinde günümüze kadar ulaşan bu eserler Türkiye'yi diğer ülkelerden daha avantajlı duruma getirmektedir.
İnsanların devamlı ikamet ettikleri, çalıştıkları ve her zamanki olağan ihtiyaçlarını karşıladıkları yerlerin dışına, dini inançlarını gerçekleştirmek inanç çekim merkezlerini görmek amacıyla yaptıkları turistik amaçlı gezilerin turizm olgusu içerisinde değerlendirilmesi İnanç Turizmi olarak tanımlanabilmektedir.
Dağ ve Kış Turizmi
Dağların temiz ve güzel havasından yararlanmak üzere insanların dağlara yönelik olarak gerçekleştirdikleri turizm türüdür. Giderek kirlenen kentlerin yaşanılmaz hale gelmeye başlamasıyla dağ turizmi gibi insan ile doğayı yakınlaştıran turizm türlerinin gelişmesine yol açmaktadır. Bugün Türkiye de 100 000 dolayında insan kış ve dağ turizmiyle ilgilenmektedir. Gelecek 5-10 yıl içinde İstanbul, Bursa, Erzurum, Antalya , kayseri bölgelerinde dış pazara yönelik bir dağ ve kış turizmi hareketliliği beklenmektedir. Yaz - kış üzerinde kar eksik olmayan yüksek dağlarıyla ve bu dağlarda kurulan kayak tesisleriyle Türkiye önemli bir Kış turizm Merkezidir. .
Dağların temiz ve güzel havasından yararlanmak üzere insanların dağlara yönelik olarak gerçekleştirdikleri turizm türüdür. Giderek kirlenen kentlerin yaşanılmaz hale gelmeye başlamasıyla dağ turizmi gibi insan ile doğayı yakınlaştıran turizm türlerinin gelişmesine yol açmaktadır. Bugün Türkiye de 100 000 dolayında insan kış ve dağ turizmiyle ilgilenmektedir. Gelecek 5-10 yıl içinde İstanbul, Bursa, Erzurum, Antalya , kayseri bölgelerinde dış pazara yönelik bir dağ ve kış turizmi hareketliliği beklenmektedir. Yaz - kış üzerinde kar eksik olmayan yüksek dağlarıyla ve bu dağlarda kurulan kayak tesisleriyle Türkiye önemli bir Kış turizm Merkezidir. .
Mağara Turizmi
Doğal süreçler sonucundan oluşmuş mağara adı verilir. Genel olarak yer altı boşluğu yada birbirine bağlantılı boşluklar sistemini içeren mağaralar işlevlerine ve yapılarına göre “obruk” olarak ta tanımlanmaktadırlar. Turizm türlerinin geliştirilmesi kapsamında Türkiye de turizm hareketlerinin diğer bölgelere ve yılın diğer aylarına yaygınlaştırılması amacıyla son yıllarda “mağara turizmi” konusunda yapılan çalışmalar artış göstermektedir.
Dünyadaki diğer ülkelere göre 'mağara cenneti ülke' durumunda olan yurdumuzda yaklaşık 40.000 adet mağara bulunmaktadır. Mağara oluşumları bakımından önemli bir jeolojik-jeomorfolojik nitelik olan karstlaşma (karstik alanlar) ülkemizde Batı ve Orta Toros Dağlarında (Muğla, Antalya, Isparta, Burdur, Konya, Karaman, İçel ve Adana ) yer almaktadır. Türkiye'nin en uzun ( Beyşehir Gölü batısındaki Pınarözü Mağarası, 16 km) ve en derin mağaraları (Anamur'un kuzeyinde Çukurpınar Düdeni, 1880m) bu dağ kuşağı üzerindedir.
Ülkemizde mağara araştırmaları 1964 yılında kurulan Mağara araştırma Derneği (MAD) tarafından başlatılmıştır. Daha sonra ilk üniversite kulübü olan 1973 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü ( BÜMAK ) kurulmuştur. 1979 yılında MTA Jeoloji Etütleri Dairesi bünyesinde kurulan Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi, bugün mağara araştırmalarının büyük bir bölümünü gerçekleştirmektedir. Günümüze kadar tüm yerli ve yabancı mağaracı gruplarının inceleyerek belgelendirdiği mağara sayısı 800'dür.
Doğal süreçler sonucundan oluşmuş mağara adı verilir. Genel olarak yer altı boşluğu yada birbirine bağlantılı boşluklar sistemini içeren mağaralar işlevlerine ve yapılarına göre “obruk” olarak ta tanımlanmaktadırlar. Turizm türlerinin geliştirilmesi kapsamında Türkiye de turizm hareketlerinin diğer bölgelere ve yılın diğer aylarına yaygınlaştırılması amacıyla son yıllarda “mağara turizmi” konusunda yapılan çalışmalar artış göstermektedir.
Dünyadaki diğer ülkelere göre 'mağara cenneti ülke' durumunda olan yurdumuzda yaklaşık 40.000 adet mağara bulunmaktadır. Mağara oluşumları bakımından önemli bir jeolojik-jeomorfolojik nitelik olan karstlaşma (karstik alanlar) ülkemizde Batı ve Orta Toros Dağlarında (Muğla, Antalya, Isparta, Burdur, Konya, Karaman, İçel ve Adana ) yer almaktadır. Türkiye'nin en uzun ( Beyşehir Gölü batısındaki Pınarözü Mağarası, 16 km) ve en derin mağaraları (Anamur'un kuzeyinde Çukurpınar Düdeni, 1880m) bu dağ kuşağı üzerindedir.
Ülkemizde mağara araştırmaları 1964 yılında kurulan Mağara araştırma Derneği (MAD) tarafından başlatılmıştır. Daha sonra ilk üniversite kulübü olan 1973 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü ( BÜMAK ) kurulmuştur. 1979 yılında MTA Jeoloji Etütleri Dairesi bünyesinde kurulan Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi, bugün mağara araştırmalarının büyük bir bölümünü gerçekleştirmektedir. Günümüze kadar tüm yerli ve yabancı mağaracı gruplarının inceleyerek belgelendirdiği mağara sayısı 800'dür.
Yat Turizmi
1970 ‘li yılların sonuna doğru Datça, Gökova ve Hisarönü körfezlerinin yunanlı yat işletmecileri tarafından pazarlanmasıyla başlayan yat turizmi daha sonra 1983 yılında yürürlüğe giren Turizm Teşvik Yasası‘nın 815 sayılı kabotaj yasasındaki değişikliğe yol açmasıyla hızla gelişmeye başlamıştır. Bu yasa değişikliği aynı zamanda yabancı yatların gezi ve spor amacıyla Türk limanları ve karasularında seyretmelerine ve Yunanistan da faaliyet gösteren yabancı bayraklı yat işletmelerinin yatları ile birlikte Türkiye ye yerleşmelerine izin verilmiştir. Bu uygulamanın doğal bir sonucu olarak Türkiye de faaliyet gösteren yerli yat işletmecileri ve bunlara ait yatlar nitelik ve nicelik yönünde uluslar arası standartlara yükselmiştir. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye, olağanüstü güzelliklere sahip koy ve körfezleri, iyi donanımlı marinalar ile yatçılar için tam bir cennettir.
1970 ‘li yılların sonuna doğru Datça, Gökova ve Hisarönü körfezlerinin yunanlı yat işletmecileri tarafından pazarlanmasıyla başlayan yat turizmi daha sonra 1983 yılında yürürlüğe giren Turizm Teşvik Yasası‘nın 815 sayılı kabotaj yasasındaki değişikliğe yol açmasıyla hızla gelişmeye başlamıştır. Bu yasa değişikliği aynı zamanda yabancı yatların gezi ve spor amacıyla Türk limanları ve karasularında seyretmelerine ve Yunanistan da faaliyet gösteren yabancı bayraklı yat işletmelerinin yatları ile birlikte Türkiye ye yerleşmelerine izin verilmiştir. Bu uygulamanın doğal bir sonucu olarak Türkiye de faaliyet gösteren yerli yat işletmecileri ve bunlara ait yatlar nitelik ve nicelik yönünde uluslar arası standartlara yükselmiştir. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye, olağanüstü güzelliklere sahip koy ve körfezleri, iyi donanımlı marinalar ile yatçılar için tam bir cennettir.
Termal Turizmi
İnsanların tarihin ilk çağlarından beri sağlık amacıyla özellikle termal suların bulundukları yerlere gittikleri bilinmektedir. Benzer şekilde, dünyada tıp alanında gelişmiş ülkelerde sağlık turizmine yönelik önemli oranlarda talep olduğu görünmektedir.
Termal turizmi, sağlık turizmi içerisinde değerlendirilen, içeriklerinde erimiş mineral bulunan maden sularının dinlenme, zindeleşme, tedavi gibi amaçlarına dönük olarak kullanımından doğan bir dizi ilişkiden kaynaklanmaktadır. Günümüzde eski çağlarda olduğu gibi, benzer amaçlarla insanlar termal kaynak yönünden değer taşıyan alanlara giderek rahatsızlıklarına çare aramaktadırlar.
Önemli bir jeotermal kuşak üzerinde yer alan Türkiye, kaynak zenginliği ve potansiyeli açısından dünyada ilk yedi ülke arasına girmektedir. Sıcaklıkları 20ºC - 110ºC arasında debileri ise 2 - 500 l./ sn arasında değişebilen 1000'nin üzerinde kaynak bulunmaktadır. Bu kaynaklardan 200'ün üzerinde termal merkez oluşturulmuştur.
Türkiye'nin Marmara ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşan bu termal merkezlere İstanbul, İzmir, Pamukkale ve Marmaris Fethiye alanı gibi popüler destinasyonlardan kolaylıkla ulaşılabilir. Eski Hieropolis şehri, dağdan akan kaynak suyunun yamaçları göz kamaştıran beyaz kalkerli taşlardan yumuşak katmanlarla bezendirerek muazzam dairevi havuzlar oyduğu, Pamukkale'nin zengin maden suları mekanı üzerinde inşa edilmiştir. Kuşkusuz, eski Likya şehri Kaunos'un sakinleri, yakınlarındaki Köyceğiz Gölünün maden bakımından zengin çamurunda banyo yapmışlardır.
İzmir - Balçova termal kaynakları, Roma çağında sularının tedavi özelliği bilinen ve yararlanılan, Agamemnon Hamamları mekanı içinde yer almaktadır. Osmanlı Hanedanı'nın ilk payitahtı Bursa, eskilerin Olimpos Dağı olarak bildiği Uludağ karşısında kurulmuştur. Burada doğal termal Çekirge kaynakları, Osmanlıları, 1. Murat (1359 - 1389 ) döneminde daha önceki Roma ve Bizans hamam kompleksinin yer aldığı mekanda daha büyük kubbeli hamam kompleksi inşa etmeye özendirmiştir.
İnsanların tarihin ilk çağlarından beri sağlık amacıyla özellikle termal suların bulundukları yerlere gittikleri bilinmektedir. Benzer şekilde, dünyada tıp alanında gelişmiş ülkelerde sağlık turizmine yönelik önemli oranlarda talep olduğu görünmektedir.
Termal turizmi, sağlık turizmi içerisinde değerlendirilen, içeriklerinde erimiş mineral bulunan maden sularının dinlenme, zindeleşme, tedavi gibi amaçlarına dönük olarak kullanımından doğan bir dizi ilişkiden kaynaklanmaktadır. Günümüzde eski çağlarda olduğu gibi, benzer amaçlarla insanlar termal kaynak yönünden değer taşıyan alanlara giderek rahatsızlıklarına çare aramaktadırlar.
Önemli bir jeotermal kuşak üzerinde yer alan Türkiye, kaynak zenginliği ve potansiyeli açısından dünyada ilk yedi ülke arasına girmektedir. Sıcaklıkları 20ºC - 110ºC arasında debileri ise 2 - 500 l./ sn arasında değişebilen 1000'nin üzerinde kaynak bulunmaktadır. Bu kaynaklardan 200'ün üzerinde termal merkez oluşturulmuştur.
Türkiye'nin Marmara ve Ege Bölgelerinde yoğunlaşan bu termal merkezlere İstanbul, İzmir, Pamukkale ve Marmaris Fethiye alanı gibi popüler destinasyonlardan kolaylıkla ulaşılabilir. Eski Hieropolis şehri, dağdan akan kaynak suyunun yamaçları göz kamaştıran beyaz kalkerli taşlardan yumuşak katmanlarla bezendirerek muazzam dairevi havuzlar oyduğu, Pamukkale'nin zengin maden suları mekanı üzerinde inşa edilmiştir. Kuşkusuz, eski Likya şehri Kaunos'un sakinleri, yakınlarındaki Köyceğiz Gölünün maden bakımından zengin çamurunda banyo yapmışlardır.
İzmir - Balçova termal kaynakları, Roma çağında sularının tedavi özelliği bilinen ve yararlanılan, Agamemnon Hamamları mekanı içinde yer almaktadır. Osmanlı Hanedanı'nın ilk payitahtı Bursa, eskilerin Olimpos Dağı olarak bildiği Uludağ karşısında kurulmuştur. Burada doğal termal Çekirge kaynakları, Osmanlıları, 1. Murat (1359 - 1389 ) döneminde daha önceki Roma ve Bizans hamam kompleksinin yer aldığı mekanda daha büyük kubbeli hamam kompleksi inşa etmeye özendirmiştir.
TURİZM ÇEŞİTLERİ
Deniz Turizmi
Türkiye de talebin en fazla olduğu turizm türüdür. Burada kişilerin “deniz-güneş-kum” üçlüsü olarak değerlendirilen deniz yada kıyı turizminden yararlanması söz konusudur.pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye yi ziyaret eden turistlerin önemli bir bölümü (yaklaşık %60 ‘ ı) deniz turizmine yönelik amaçlarla seyahat etmektedir.
Deniz turizmi aynı zamanda kurvaziyer turizmini de kapsamaktadır. Günümüz modern turizm anlayışı içinde kurvaziyer turizminin önemli bir yeri vardır. Havayollarında yaşanan rötarlar, yüksek fiyatlar ve yolculuk güzergahının görülmemesi gibi dezavantajlar nedeniyle kurvaziyer seyahatler özellikle yaşlı ve sosyo-ekonomik durumu yüksek Avrupalı turistler tarafında tercih edilen bir deniz turizmi olmaktadır.
Türkiye de talebin en fazla olduğu turizm türüdür. Burada kişilerin “deniz-güneş-kum” üçlüsü olarak değerlendirilen deniz yada kıyı turizminden yararlanması söz konusudur.pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye yi ziyaret eden turistlerin önemli bir bölümü (yaklaşık %60 ‘ ı) deniz turizmine yönelik amaçlarla seyahat etmektedir.
Deniz turizmi aynı zamanda kurvaziyer turizmini de kapsamaktadır. Günümüz modern turizm anlayışı içinde kurvaziyer turizminin önemli bir yeri vardır. Havayollarında yaşanan rötarlar, yüksek fiyatlar ve yolculuk güzergahının görülmemesi gibi dezavantajlar nedeniyle kurvaziyer seyahatler özellikle yaşlı ve sosyo-ekonomik durumu yüksek Avrupalı turistler tarafında tercih edilen bir deniz turizmi olmaktadır.
Endüstri Devrimi Sonrasında Turizm
Seyahatler, endüstri devrimine değin ticaret, din ve sağlık gibi etmenlerin etkisiyle ve bazen de macera arayanların tekelinde gelişme gösteren turizm, günümüzdeki çağdaş durumuna endüstri devrimi ile gelmiştir. Bu devrimle ile birlikte bir çok değişiklik olmuştur. Bu değişiklikler turizm sektörünü direkt etkiler niteliktedir. Bir taraftan makinenin tarıma girmesi, diğer taraftan büyük sanayi merkezlerinde fabrikaların istihdam ihtiyacı kırsal kesimden kente göçü başlatmıştır. Diğer yandan yeni sömürge ve kolonilerin keşfi ve istilası, bu bölge zenginliklerin Batı Avrupa ülkelerine akmasına neden olmuştur. Bir yandan Batı Avrupa’ya akan servet diğer yandan ekonomik ve ticari faaliyetler kapitalizme geçiş sürecini başlatmıştır. Sosyal sınıf kavramı ortaya çıkmış ve sosyal sınıflar hiyerarşisi aristokratların aleyhine bozulmuştur. Kentler ”büyük şehirler, metropoller” haline gelmeye başlamıştır. Düzenli olarak artan gelir ile birlikte, insanlığın satın alma gücüde artış göstermiştir. Böylece bireylerin yaşam düzeyinin yükselmesi sonucu turizme ayrılan payda artmıştır.
Teknolojik gelişmeler sayesinde üretim için gerekli olan çalışma süresi düzenli olarak azalmıştır. Çalışma süresindeki azalış boş zamanları arttırmıştır. Satın alma gücündeki artışı tüketim alışkanlıklarındaki değişiklikler izlemiştir.
Endüstri devrimi ile birlikte çalışanların sayıca artması ve izleyen yıllarda kapitalist sistemin rakibi olarak işçi sınıfına dayalı rejimlerin önce kuramda, sonrada uygulamada kendilerini göstermeleri, batılı ülkelerde çalışanlara “ücretli tatil” ile birlikte pek çok hakkın verilmesine neden olmuştur.
Sonuç olarak endüstri devrimi çağdaş turizmin doğması ve gelişmesi için gerekli alt yapıyı hazırlamış ve zaman içerisinde turizm hareketlerini hızlandıran önemli bir etken olmuştur.
Teknolojik gelişmeler sayesinde üretim için gerekli olan çalışma süresi düzenli olarak azalmıştır. Çalışma süresindeki azalış boş zamanları arttırmıştır. Satın alma gücündeki artışı tüketim alışkanlıklarındaki değişiklikler izlemiştir.
Endüstri devrimi ile birlikte çalışanların sayıca artması ve izleyen yıllarda kapitalist sistemin rakibi olarak işçi sınıfına dayalı rejimlerin önce kuramda, sonrada uygulamada kendilerini göstermeleri, batılı ülkelerde çalışanlara “ücretli tatil” ile birlikte pek çok hakkın verilmesine neden olmuştur.
Sonuç olarak endüstri devrimi çağdaş turizmin doğması ve gelişmesi için gerekli alt yapıyı hazırlamış ve zaman içerisinde turizm hareketlerini hızlandıran önemli bir etken olmuştur.
Endüstri Devrimi Öncesinde Turizm
Tarihin akışı içerisinde insanlar çeşitli nedenlerle sürekli yaşadıkları bölgelerden başka bölgelere seyahat etmişlerdir. Bu seyahatlerin çoğu ticaret ve dinsel amaç taşırken, bazı durumlarda da sağlık amaçlı olmuştur.
Eski Mısır, M.Ö. 3000 yıllarında gezginlerin en fazla yerlerin başında gelmekteydi. Yapılan bu ziyaretler dolayısıyla Mısırdaki konaklama tesisleri iyi bir düzeye ulaşmıştı. Modern anlamda turizm olayı eski Yunan da daha yoğun ve belirgin olarak görülmeye başlamıştır.
Tarihte çağdaş turizmin ön koşullarından olan ulaşıma ilişkin ilk düzenli yolları ve ulaştırma araçlarını kullanıma sokan Romalılar geliştirdikleri bu ulaşım sistemiyle günde 120-150 km yol alabiliyorlardı Romalılar bugünkü anlamda turizm olayına yüksek bir katılımı sağlamışlardır. Orta çağda ise bir takım maceracı insanların seyahatlerin görünmektedir. Bu çağda turizme damgasını vuran en önemli unsur, dini yerlerin ziyaret edilmesidir.
Rönesans ile birlikte, özellikle sanatsal çalışmaların yoğunluk kazandığı merkezlere yönelik seyahatlerin arttığı görünmektedir. Özellikle İtalya’ya yönelen bu insanlar, kültürel turizmin örneklerini vermiştir. Öte yandan yine orta çağda Türk topluluklarında turizm hareketleri yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Anadolu Selçuklu devleti, seyahat edenlerin hizmetine yönelik olarak kervansaraylara, önceki işlevlerinden ayrı bir şekilde inşa ederek, çağdaş turizmin ilk örneklerini hizmete sokmuştur. Daha sonra aynı kervansaraylar Osmanlı imparatorluğunda kullanılmaya başlamıştır.
Eski Mısır, M.Ö. 3000 yıllarında gezginlerin en fazla yerlerin başında gelmekteydi. Yapılan bu ziyaretler dolayısıyla Mısırdaki konaklama tesisleri iyi bir düzeye ulaşmıştı. Modern anlamda turizm olayı eski Yunan da daha yoğun ve belirgin olarak görülmeye başlamıştır.
Tarihte çağdaş turizmin ön koşullarından olan ulaşıma ilişkin ilk düzenli yolları ve ulaştırma araçlarını kullanıma sokan Romalılar geliştirdikleri bu ulaşım sistemiyle günde 120-150 km yol alabiliyorlardı Romalılar bugünkü anlamda turizm olayına yüksek bir katılımı sağlamışlardır. Orta çağda ise bir takım maceracı insanların seyahatlerin görünmektedir. Bu çağda turizme damgasını vuran en önemli unsur, dini yerlerin ziyaret edilmesidir.
Rönesans ile birlikte, özellikle sanatsal çalışmaların yoğunluk kazandığı merkezlere yönelik seyahatlerin arttığı görünmektedir. Özellikle İtalya’ya yönelen bu insanlar, kültürel turizmin örneklerini vermiştir. Öte yandan yine orta çağda Türk topluluklarında turizm hareketleri yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Anadolu Selçuklu devleti, seyahat edenlerin hizmetine yönelik olarak kervansaraylara, önceki işlevlerinden ayrı bir şekilde inşa ederek, çağdaş turizmin ilk örneklerini hizmete sokmuştur. Daha sonra aynı kervansaraylar Osmanlı imparatorluğunda kullanılmaya başlamıştır.
Turizmin Türkiye’deki Gelişimi
Uluslar arası turizm hareketlerinden Türkiye’nin 1997 yılı itibariyle aldığı pay, turist sayısı ve turizm geliri olarak %1,8 düzeyindedir. Türkiye’nin turizm açısından sahip olduğu doğal, kültürel ve ekonomik vb. potansiyel değerleri planlı ve verimli bir şekilde değerlendirmesi durumunda gelecek dönemlerde uluslararası turizm hareketlerinden alacağı pay daha da yüksek olacaktır. Son yıllarda turizm hareketlerinin yılın bütün dönemlerine yaymayı amaçlayan kongre turizmi, yat turizmi, golf turizmi, yayla turizmi ve dağ turizmi gibi turizm türleri gelecek dönemlerde Türkiye turizminin gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Günümüze değin Türkiye’ye yönelik turizm faaliyetleri daha çok kıyı turizmine yönelik olmuştur. Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçilerin ikinci amacının kültürel değerleri gezmek görmek olduğu ve buna bağlı olarak kültür turizmine yönelik çalışmaların ağırlık kazandığı dikkate alınırsa Türkiye’nin kültür turizminde de önemli bir paya sahip olacağı söylenebilir. Diğer yandan 1995 yılından itibaren Avrupa da tek Pazar uygulamasına geçilmesiyle birlikte, üye ülkelerden Türkiye’ye yönelik dış turizm talebinde önemli değişmeler olmuştur. Türkiye turizminde önemli bir gelişme de, sayıları artan örgün ve yaygın turizm eğitim programlarıyla son yıllarda Türkiye de turizm bilincinin sağlıklı bir şekilde yerleşmeye başlaması sonucunda turizm sektörüne yönelik çalışmaların daha duyarlı bir hale gelmesidir. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın turizm gerek uluslar arası düzeyde toplumsal, ekonomik ve siyasi değişmelerden etkilenmesinin bir sonucu olarak var olan asayiş sorunlarının ve bu sorunların dünyada uyandırdığı etkilerin de kısa dönemde Türkiye turizmini olumsuz yönde etkileyecektir.
Günümüze değin Türkiye’ye yönelik turizm faaliyetleri daha çok kıyı turizmine yönelik olmuştur. Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçilerin ikinci amacının kültürel değerleri gezmek görmek olduğu ve buna bağlı olarak kültür turizmine yönelik çalışmaların ağırlık kazandığı dikkate alınırsa Türkiye’nin kültür turizminde de önemli bir paya sahip olacağı söylenebilir. Diğer yandan 1995 yılından itibaren Avrupa da tek Pazar uygulamasına geçilmesiyle birlikte, üye ülkelerden Türkiye’ye yönelik dış turizm talebinde önemli değişmeler olmuştur. Türkiye turizminde önemli bir gelişme de, sayıları artan örgün ve yaygın turizm eğitim programlarıyla son yıllarda Türkiye de turizm bilincinin sağlıklı bir şekilde yerleşmeye başlaması sonucunda turizm sektörüne yönelik çalışmaların daha duyarlı bir hale gelmesidir. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın turizm gerek uluslar arası düzeyde toplumsal, ekonomik ve siyasi değişmelerden etkilenmesinin bir sonucu olarak var olan asayiş sorunlarının ve bu sorunların dünyada uyandırdığı etkilerin de kısa dönemde Türkiye turizmini olumsuz yönde etkileyecektir.
Turizmin Önemi
Bireylerin eğitim ve gelir düzeyindeki gelişmeler ile hızlı kentleşme, nüfus artuşı ve teknolojik gelişmeler, uluslar arası turizm hareketini geliştiren önemli unsurlardır. Turizmin yapısal özelliği ve turizm hareketlerine doğrudan katılan turistler ile katılma isteğinde olan turistlerde kendisini gösteren değişmeler, gelecek yıllarda turizm hareketlerinin hangi yönde gelişeceği konusunda soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Her yıl milyonlarca kişi değişil amaçlarla turizm, uluslararası turizm hareketlerine katılmaktadır. Uluslar arası turizm hareketlerinin temelini, bulunduğu ülkeden başka bir ülkeye turizm amaçlı seyahat eden kimseler oluşturmaktadır uluslararası turizm hareketlerine katılan turistlerin daha uzun süre konaklama yapmaları, daha fazla harcamada bulunmaları ve beraberinde döviz getirmeleri sonucunda bölgenin ekonomik yapısına katkıda bulundukları için önemli bir unsurdur. 1974 ile 1980 yılları arasında yaşanan durgunluğa karşı turizm dünyada en hızlı gelişen endüstrilerden biri haline gelmiştir.
Turizm Nedir?
Turizm, dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeye veya bir bölgeye gezmen çekmek için alınan iktisadi, kültürel, teknik önlemlerin, yapılan çalışmaların tümüdür. Turistik gezi, insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültürel, iktisadi ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmalarıdır. Turizm sayesinde insanlar hem diğer ülkelerin güzelliklerini görmüş bilgi edinmiş olurlar hemde gittikleri ülkeye gördükleri yerler karşılığından para kazandırırlar. Yani turizm ziyaret edilen ülkenin ekonomisine de çokça katkı sağlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)